Tüm otomobillerin gelecekte elektrikli olacağı konusunda herkes hemfikir, peki süreç neden yavaş ilerliyor? Elektrikli otomobiller neden yaygınlaşamıyor?

2014 yılı sonunda tüm dünyadaki elektrikli otomobil sayısının 721 bin adet olduğu açıklandı. Bu araçların 291 bini ABD‘de satılmış. ABD’yi 108 bin elektrikli araçla Japonya izliyor. 2015 yılı sonunda tüm dünyadaki elektrikli otomobil sayısının 1 milyonu geçmesi bekleniyor. 2014 yılında fosil yakıt tüketen 70 milyondan fazla otomobil satıldığını dikkate alacak olursak elektrikli araçların toplamdaki payı için “devede kulak” desek abartı olmaz.

Petrol bitmek üzere

Dünyanın 50 yıllık petrolünün kaldığı tahmin ediliyor. Petrole dayalı bir enerji politikasıyla devam edilemeyeceğini gören otomotiv endüstrisi rotayı tam olarak çevirmemiş olsa da elektrikle çalışan otomobiller konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Büyük otomobil üreticilerinin piyasada en az bir elektrikli otomobil modelini görmek mümkün.

Hem çevreci hem güçlü

3 sene önce elektrik motorlu otomobil kullanma fırsatım oldu. Renault’un Fluence ZE modelini test ettim. Kesintisiz güç sunan elektrik motorlu araçların performansı geleneksel araçların oldukça üstünde. Sessiz çalışan elektrik motoru hem araç içindekileri hem de çevreyi gürültüden koruyor. Sıfır karbon salınımıyla çevre dostu olan bu araçların yaygınlaşmasıyla egzoz gazı tehdidinden de kurtulmuş olacağız.

İstanbul’da bazı AVM’lerde elektrikli otomobiller için otoparklarda özel şarj noktaları mevcut. Ancak elektrikli otomobiller konusunda hem tüketiciler hem de üreticiler biraz temkinli davranıyor.

En büyük sorun menzil ve şarj

Elektrikli otomobillerin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel menzillerinin 200 km civarında olması ve uzun şarj süreleri. Şarj noktalarının yetersiz olması ise diğer bir engel.

Bu sorunları aşmayı başarmış bir otomotiv üreticisi var. ABD’li Tesla’nın ürettiği elektrikli otomobiller 500 km menzile ve hızlı şarj (Super Charger) sayesinde 1 saatlik tam şarj süresine sahip. Geleneksel otomobil üreticilerinin aksine sadece elektrikli otomobil üretimine odaklanan Tesla, elinde bulundurduğu patentleri otomotiv endüstrisinin kullanımına ücretsiz sunarak elektrikli otomobillerin yaygınlaşması için çalışıyor. Silikon Vadisi’nde dünyanın en yüksek menzile ve performansa sahip otomobillerini üreten şirket elektrikli otomobil endüstrisinde öncü bir role sahip. Tesla, hem sürdürülebilir hem de çevre dostu olan yenilenebilir enerji konusunda da önemli çalışmalar yürütüyor. ABD’de Nevada Eyaleti’nde çölün ortasında inşası devam eden Gigafactory adı verilen Lityum iyon pil fabrikası enerjisini çatısını oluşturan güneş panellerinden alacak. 2017 yılında tamamlanması beklenen bu fabrika dünyanın en gelişmiş lityum iyon pillerini üreterek elektrikli otomobillerin önündeki en büyük engeli de ortadan kaldırmış olacak.

Dönüştürmek mi yoksa yeniden tanımlamak mı?

Geleneksel modelleri elektrikliye dönüştürmek sektörün yaptığı yanlışların başında geliyor.

Birçok şirket benzinli ve dizel motor seçeneği olan bir modele elektrikli motor seçeneği ekleyerek daha işin başında hata yapıyor.

Elektrikli otomobillerin geleceğin otonom yani sürücüsüz araçları olacağı ve bunların gelişmiş bir yazılım altyapısıyla sıfırdan tasarlanması gerektiği bir gerçek. Teknoloji devleri Google veApple, sürücüsüz otomobiller konusunda önemli yol katetti ve önümüzdeki yıllarda trafiğe çıkabilecek modeller üzerinde çalışıyorlar. Otonom araçların trafik kazalarını sıfıra yakın oranlara indirmesi ve önemli ekonomik tasarruf sağlaması bekleniyor. Bu araçların akıllı uygulamalarla seyahat paylaşımı için de kullanılması hedefleniyor.

Nesnelerin interneti (IoT – Internet of Things) ve akıllı şehir kavramının geleceği şekillendireceği öngörülürken önemli otomotiv markalarının halen donanım listesine ekledikleri “yol bilgisayarı” adı verilen ve yakıt tüketimini hesaplamaktan öteye gidemeyen sistemleri geliştirmekten vazgeçip yaptıkları işi yeniden tanımlamalı ve kendilerini geleceğe hazırlamalılar.

Otomobili yeniden tanımlayan Tesla’da çalışanların %60’ını yazılım mühendisleri oluşturuyor, bu oran geleneksel otomobil şirketlerinde %5 seviyesinde. Yazılımın öneminin her geçen gün arttığı bir gerçek ve otomotiv endüstrisi bu konuda geleneksel yapısını korumakta ısrar ederse yakın gelecekte üzerinde Apple, Google gibi teknoloji markalarının logoları olan Android, iOS işletim sistemiyle çalışan sürücüsüz otomobillere binebiliriz.